BAYBURT, BAYBURT DEDİKLERLERİ
“Bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım.” demiş. Belki doğup büyüdüğüm yöre olduğundan ötürü Bayburt bana dünyanın en güzel kenti olarak görülmektedir. Elbette ki hemşerilerime biraz daha sıcak bakmak gereğini duymaktayım. Suyuna, havasına alıştığım yerler olan bu kent beni kendisine sarsılmaz bağlarla bağlamıştır. Ne var ki gurbetçilik, çoğu Anadolu yörelerinde olduğu gibi Bayburt’umuzun sanki bir alın yazısıdır. O halde bu yöremizde neler ekilir, neler biçilir bunlarıda bir Bayburtlu olarak bilmemiz gerekir.
Bayburt ili toprakları genellikle dağlık bir yapı göstermektedir. İlin orta kesimi ise yüksek bir platonun doğu-batı doğrultusunda akmaktadır. İlin kuzey kesiminde ise Soğanlı dağları yer almaktadır. Güneyde ise Otlukbeli dağları bulunmaktadır. Soğanlı dağlarında bulunan Vız vız tepe 2870m. Otlukbeli dağlarındaki Akmine Tepesi ise 2514 m.dir
Bayburt Ovası , Çoruh Nehri ile onun bir kolu olan Değirmencik (Mam) suyunun arasındaki geniş alana yayılır. Birbirine geçen çeşitli yükselti basamaklarından oluşan Bayburt Ovası’nın en yüksek noktası ise 1550 metredir. Ovanın genişliğiyle uzunluğu 30-40 km. arasında değişmektedir.
Mam suyunun suladığı Düzüker Ovası ise Çoruh Vadisinin Mam Suyuyla birleştiği noktadan başlar. Mam Suyu vadisi boyunca batıya doğru uzanan ovanın uzunluğu 35 km.genişliği ise 10km.dir. Bayburt Ovasının alçak olmasına karşılık, Düzüker Ovasının yüksekliği 1000m.’nin üzerindedir.
İl ekonomisi bitkisel üretim ve hayvancılığa dayalıdır. Bitkisel üretimin yoğunlaştığı ürün türleri buğday, arpa, mahlut, şeker pancarı ve patatestir. Bayburt’un Dikmetaş, Nişantaş, Kıratlı ve Akşar adlı yerleşm birimlerinde kurulan kanal sistemiyle ekinler modern sulama yapılmaktadır. İlde bulunan çok sayıdaki göletlerden de sulamada yararlanılmaktadır.
Bayburt’ta genellikle Mera hayvancılığı yapılır. Sığır, keçi, koyun yetiştirilmektedir. Koyun türleri arasında akkaraman başta gelmektedir. İl genelinde sığır türünün geliştirilebilmesi için çeşitli önlemler alınmış
bulunmaktadır. Bayburt’ta bakır, demir, maden kömürü ve linyit yataklarının yanında taş ocakları bakımında daha da zengindir.
BAYBURT İLİ’NİN TARİHİ: İl, tarihi yapıları açısından oldukça zengindir.Aydıntepe(Hart) yer altı şehri, Bayburt Ulu camii, Yakutiye, Zahir Efendi, Veysel Efendi, Konursu, Gökçedere Ulu Camileriyle birlikte çok sayıda ki camiler, medreseler, türbeler dikkate değer mimari eserlerdendir.
Yörenin biliner en eski halkı Azziler’diri Kheldi(Urartu) egemenliğinin sonuna değin Domena adıyla anılan, İskitler döneminde ise Gymnisa daı verilen yörede, antik çağda Hart, Varzahan gibi kentlerde kuruldu bu topraklar üzerinde, kentin ortasında yer alan kalenin yapımına ilişkin olarak elde kesin bir bilgimiz olmamasına rağmen M.Ö. 58 yılında burasının var olduğunu belgelerden öğrenmekteyiz.
Kalenin tam ortasında bulunan Ebül Fetih
Camii’nin 13. Yada 14 yüzyılda yine camiden dönüştürülmüş bier kilise den dinme olduğu sanılmaktadır..Baybrt sırasıyla Met,Pers, Makedonya ve Pontus yönetimleri altına girdikten sonra, M.Ö.I. Yüzyılda Pontus Devletini yıkan Romalıların eline geçti. M.Ö.395’te Roma İmpaatorluğu ikiye bölününce de Doğu Roma (Bizans)İmparatorluğu sınırları içerisinde kalmıştır. Bu dönemde Paiberdon adını alan yöre, daha sonra Khaldia Theması’nın yedi piskoposluğundan birisi olmuştur.
Bayburt, 1048-49 yılarında ilk Türkmen birliklerinin akınlarına uğradı.1072’den 1202’ye kadar Saltukoğulları’nı ortadan kaldıran Selçuk Sultanı Rüknettin Süleyman, Bayburt’u merkez yaparak yönetimini Mugusiddin Tuğrul Şah’a verdi.
Selçuklular döneminde gelişemeye başlayan yörenin önemi İlhanlılar döneminde daha da arttı.
Bu dönemde Tebriz-Trabzon kervan yolunun Bayburt’tan geçmiş olması, gümüş madenlerinin işletilmeye başlanması, ticaret hayatının daha da canlandırmış oldu.
İlhanlılardan sonra Eratna Beyliğiile Akkoyunluların yönetimine giren yöre, 1514 yılında cereyan deden Çaldıran Savaşı sonunda yeniden Osmanlıların elinde kalmış oldu. 1553 yılında Şah Tahmasb komutasındaki İran ordusunun saldırısına uğradı. Kısa bir süre sonra Osmanlılarca geri alındı. Önceden Beylerbeylik, Eyalet,Sancak durumunda olan Bayburt, 16.Yüzyıl ortalarında Erzurum Eyaletine bağlandı. 1613 yılında eyaletin bir sancağı oldu. 18.Yüzyılın başlarında kaza yönetimine dönüştürülen Bayburt 1878-1888 yılları arasında yenden sancak lığını yaşamıştır.
Bayburt 1828 yılında Osmanlı-Rus Savaşlarına sahne oldu. 1916 yılında ise ikinci kez Ruslar tarafından yeniden ele geçirildi. Temelde askeri bir yerleşim bölgesi olan eski Bayburt Çini Mescit Kalesi, Çoruh vadisinde sarp bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Bu tepe hem vadiyi, hem de vadiden geçen yol ağını
Denetim altında tutmaya imkan sağlıyordu.
Bayburt ‘un bugünkü yerleşim durumu Bayburt Kalesi’nin güneyinde, dar vadi tabanında ve yamaçlarda yer almaktadır. Kentin önemi birazda İran ve Doğu Anadolu’yu Karadeniz’e bağlayan ulaşım kanalı üzerinde bir durak noktası olmasından ileri gelmektedir. Kent ekonomisi genelde tarıma dayanmaktadır. Geleneksel küçük sanayii varlığını korurken sanayileşme birkaç kamu yatırımı ile sınırlı kalmıştır.
Trabzon-Erzurum-İran karayolu üzerinde yer alan Bayburt’taki gümüş madenlerinin işletilmesi için Ruslarca buraya yol bile yaptırılmıştı… Cumhuriyet döneminde daha da güzelleştirilen yol güzergahında lokanta ve kafeteryalarında bulunduğu ulaşım ağı Bayburt Ekonomisinin ve gelişmesinin adeta can damarı olmuştur. Bunu şimdi Bayburt taşı işletmeciliği ile aşılmaktadır. Artık Üniversite yerleşkesi ile de bir nebze olsun ekonomi ve toplumsal yönden bir canlılık kazandırılmaktadır.
Yeni yapılan yerleşke ve toplu konutlar ayrı bir şehirleşme görüntüsü oluşturmaktadır. İşte Bayburt Bayburt dediğimiz böyle idi.